13 Mart 2014 Perşembe

5/4.4. Allah'ı Arayan İnsan: Hz. İbrahim

Nuh, Hud ve Salih peygamberlerden sonra yeni bir peygamberin vakti saati gelmişti.

Babil ülkesinin yeni bir uyarıcıya ve müjdeleyen birine ihtiyacı vardı.

Şimdi zamanın atmosferine bakalım. Babil imparatorluğu inanılmaz bir refah düzeyi yakalamıştı. Babil’in meşhur Asma Bahçelerinin yeşertildiği zamanlar. Ticaret ve saygınlık deseniz zirvede. M.Ö. ikinci bin yılın başlarından birinci bin yılın başlarına kadar uzun bir hükümdarlık dönemi. Allah onlara nimetini ziyadesiyle vermişti.

Rivayete göre Babil Kulesi bu donemde inşa edildi. Altın çağını yaşayan Babil’in kalıntıları Bağdat’ta 88km. Uzaklıktaki Hille kasabası yakınlarında bulunuyordu. Bu ihtişam İskender’in bile dikkatini çekmiş, büyük Roma imparatorluğunun başkenti yapmak istemişti.

Babil, İncil’e göre Nuh tufanından hemen sonra güvenli bir yer olsun diye yapıldı. Görkemli güvenli ve başı göğe değen bir kule inşa etmek istiyorlardı. Tanrı inşaatta çalışan isçilerin dillerini birbirlerini anlamalarını önleyecek şekilde karıştırarak durdurdu. Kule hiç bir zaman bitirilemedi ve insanlar dünyanın dört bir yanına farklı diller konuşarak dağıldılar. Şimdi Babil’in Asma Bahçeleri’nin kalıntıları bile dünyanın yedi harikasından biri olarak görünüyor. Kulenin kaidesinin bir kenarı 91 metreyi geçiyordu.

Burada Sabiilik dini hakimdi. Ruhlara vemeleklere ibadetle başlayıp sonra da yıldız ay ve güneş namına yapılan putlara tapıyor, adaklar adıyorlardı. Taptıkları putları ve yıldızları ruhların sembolü sayarlardı.

Kuran’da yer almamakla birlikte, bazı tarihlerde Hz. Musa kıssasının bir benzeri de Hz. İbrahim için anlatılır. Babil ülkesinin kralı ve kendini tanrı olarak ilan etmiş bulunan Nemrut bir rüya gördü. Aydan daha parlak bir yıldız, başının üzerinde parlıyordu. Büyücüleri, kahinleri zamanın en iyi astrologlarını çağırdılar. Hepsinin ortak kanaati ve rüya üzerine yorumu aynıydı. Bu yıl bir erkek çocuğu doğacak. O çok kutlu biri olacak ve Nemrut’un tahtını yerle bir edecek.

Hz. İbrahim’in babası Azer, put yapıcısıydı ve zamanla Nemrut’un en yakın adamlarından biri olmuştu. Annesi Usa ise hamileydi ve o yıl doğan bütün erkek çocukları öldürülmesi emredildiğinden hamileliğini gizlemişti. Sonra vakti gelince onu kocasından bile gizleyerek evlerinden uzaklarda bir mağarada doğurdu ve mağaranın önünü büyük taşlarla kapattı. Geceleri mağaraya gidip onu gizlice beslerdi. Azer öğrendiğinde artık o büyümüş ve iş işten geçmişti. Bir baba olarak onu ele verecek değildi.

İbrahim’in biraz aklı erince baba oğul tartışmaya başladılar. Putların bir fayda yada zarar getirmekten ne kadar uzak olduklarını söyleyen İbrahim; aya, yıldızlara ve güneşe parlaklıklarına bakarak meylettiyse de onların devrilip gitmeleri, batıp sönmeleri onda sonsuzluk arayışına yol açtı ve her türlü zevalden müstağni olan, biricik ve ortağı olmayan Allah inancını keşfetmesine neden oldu.

Ayetlerin bildirdiğine göre Tanrının nasıl dirilttiğini yakinen bilmek isteyince Allah ona dört farklı kuş alıp bunları parçalayarak dört ayrı dağa yada bir dağın dört ayrı tarafına bırakmasını sonra da kuşları çağırmasını istemişti. Çağırılan kuşların uçarak ona doğru gelmeleri çok açıktan bir ibretti.

Bu olayın ardından büyük bir tevhid mücadelesi başlattı. Nemrut ile tartışmalara girdi. Nemrut’a gücünü kanıtlaması için Rabbin yaptığının aksine güneşi batıdan doğurmasını teklif edince artık bu onun ölüm fermanı oldu. Çünkü zalim hükümdarı insanların önünde cevapsız ve hareketsiz bırakarak gazabını çekmişti.

Allah’tan başkasına tapınmadığı için ceza olarak öyle büyük bir ateş hazırlanmıştı ki onu ancak şeytanın akıl vermesiyle icat edebildikleri özel bir mancıkla ateşin ortasına fırlattılar. Bu arada Cebrail göründü ve bir dileği olup olmadığını sordu. O; “hayır’ dedi, “Artık sadece Rabbime dayanıyorum, ondan diliyorum.”


“ Ey ateş! İbrahim’e karşı serin ve selamet ol !” Enbiya: 69

Bu muhteşem ayetle ateşin ortasında yemyeşil bir bahçe oluştu. İbrahim sükunet içinde ve ateşten uzaktı. Bunu gören Nemrut ve halkı uzun süre iman ve küfür arasında gidip geldiler ama sonunda büyüklük taslama galip geldi.

Burada asıl konumuz Hacer olduğundan bu olayların detaylarına giremiyoruz ama şu kadarını söyleyelim ki , Allah’ın gazabına karşı her önlemi alan, korku içinde uykuları kaçan Nemrut, küçük bir sivrisineğin taarruzuyla oldu.

Bu olaylardan itibaren bütün peygamberlerin ortak kaderi olan hicret vuku buldu. Hazreti İbrahim artık buralarda duramazdı. Biricik eşi, can yoldaşı, dert ortağı Sare ve az sayıdaki ashabıyla birlikte Şam’a doğru yola çıktılar. Harran’a yani Urfa’ya geldikleri de rivayet edilir.

Bütün bu olaylarda ona eşlik eden çok genç biri daha vardı. İbrahim’in kardeşinin oğlu olduğu öne sürülen Lut aleyhisselam. Bu hicret esnasında ilahi bir emirle onun bir kaç arkadaşıyla beraber farklı bir yöne gitmesi istenmişti. Her türlü insani düşüklüğün yaşandığı, gelmiş geçmiş halklar içinde en alçak derecelere inmiş insanların bulunduğu aralarında Sodom ve Gomore’nin de yer aldığı beş şehre doğru yola çıkmışlardı.

İbrahim ve Sare ise yol ayırımından sonra Mısır’a geldiler. Burada Sare’nin büyük imtihanı vardı. Kocası Adem ve Nuh aleyhisselamdan sonra insanlığın üçüncü büyük atasıydı. En büyük, ul’ul-azam peygamberlerdendi. Hep evlatsızlık acısını yüreğinde taşımış, zürriyetim olacak mı diye endişelenmişti ama onun soyundan gelenler, gökteki yıldızlardan daha çok olacaktı. O bunu bilemiyordu, çünkü bir beşerdi ve ancak Allah’ın bildirdiği kadarını bilebilirdi.

İbrahim’e 10 sayfa vahiy gönderilmişti. Ebuzer’in Peygamberimizden (Sallallahu aleyhi Vesellem) bu sayfalar, akıllı bir insanın aklına yenik düşmeyeceği, insanın malı bir araya getirmek için değil, kafir de olsa mazlumun hakkını zalimden almak için çalışmasının zaruri olduğu, zamanı iyi kullanıp bir kısmını münacata bir kısmını hesaplaşmaya ayırması gerektiği gibi konuları ihtiva ediyordu.

Kuran ise İbrahim’i şöyle tanımlıyordu: Allah’ın dost edindiği kimse, çok içli, yüreği yanık, yumuşak huylu, kendini Allah’a vermiş, vefakar, hanif, sadık ve görevini tam yapmış, Allah’ı bir tanıyan, gerçek bir Müslüman, işinde Allah’a dönük, inanmış bir kul…

Evi yol üzerindeydi. Geleni geçeni doyururdu. Adının anlamı millet babası demekti. Onun güzel isimleri vardı. Halilullah (Allah dostu), Ebul Edyaf (misafirler babası).


Göklerin ve yerin sırları kendisine öğretilmişti

“ Biz İbrahim’e kesin ilme erenlerden olması için göklerin ve yerin melekutunu da öyle gösteriyorduk” En’am: 75

Çok sevgili bir kul olmasına rağmen babasının affedilmesi için yaptığı dua kabul olmadı. Buradan şu gelenek oluştu ki iman etmeyenlerin affına değil hidayetine dua edilebilirdi ancak. Velev ki o kişiler anamız babamız olsun.
BİR SAYININ KARESİ VE KÜPÜ

Bir doğal sayının kendisi ile çarpılmasının kısa şekilde gösterimine üslü ifade denir.

Örneğin; 42, 52, 23 ... gibi.

Bir Sayının Karesi: Bir sayıyı kendisi ile çarparsak o sayının karesini buluruz.

Aşağıdaki örnekleri inceleyelim.

2 × 2 = 4

22 = 4

3 × 3 = 9

32 = 9 

4 × 4 = 16

42 = 16

1 × 1 = 1

12 = 1

Bir sayının kendisi ile çarpımına bu sayının karesi denir.

3’ün kendisiyle çarpımı, 3 × 3 = 32 şeklinde gösterilir ve “üçün karesi” olarak okunur.

02 = 0 ve 12 = 1 olduğuna dikkat ediniz.


Bir Sayının Küpü: Bir sayıyı kendisi ile iki kere çarparsak o sayının küpünü buluruz.

2 × 2 × 2 = 8

23 = 8

3 × 3 × 3 = 27

33 = 27

4 × 4 × 4 = 64

43 = 64

0 × 0 × 0 = 0

03 = 0

Bir sayının kendisiyle iki kere çarpımına bu sayının küpü denir.

4’ün kendisiyle iki kere çarpımı, 4 × 4 × 4 = 43 şeklinde gösterilir ve “dördün küpü” olarak okunur.

03 = 0 ve 13 = 1 olduğuna dikkat ediniz.

ÇOKGENLER KONU ANLATIMI 5.SINIF

Çokgenler Konu Anlatımı bölümünde; Çokgenler ve özellikleri, düzgün çokgenler ve özellikleri, düzgün dörtgen, düzgün beşgen, düzgün altıgen geometrik şekilleri ve özellikleri anlatılmıştır.
En az üç doğru parçasının, herhangi ikisinin birer uçları ortak olacak şekilde ardışık olarak birleşmesiyle elde edilen kapalı şekle çokgen denir. Daha kısa ve anlaşılır bir ifadeyle; En az üç kenarı ve üç açısı olan kapalı şekillere çokgen denir.
Çokgenler kenar ve köşe sayısına göre üçgen, dörtgen, beşgen ve altıgen olarak adlandırılır.
DÜZGÜN ÇOKGENLER
Kenar uzunlukları ve açılarının ölçüleri eşit olan çokgenlere düzgün çokgen denir.
düzgün çokgenler
Eşkenar üçgenin ve karenin kenar uzunlukları ve açıları birbirine eşit olduğu için birer düzgün çokgendirler. Şimdi düzgün çokgenleri daha detaylı olarak ele alalım.
DÜZGÜN ÇOKGENLERDE AÇILAR
çokgenler konu anlatımı

12 Mart 2014 Çarşamba

Kesir Problemleri
1.Yasin hikâye kitabının önce 1/3 ünü, sonra 1/6 sını okuyor. Yasin’in kitabının kaçta kaçı kalmıştır?
A-1/2 sini  B- 2/18 ini  C-1/6 sını  D-1/18 ini
 

2. Muğla- Antalya arası 615 km dir. Yolun 2/5 ini otobüsle,1/15 ini ise bisikletle kalanını ise uçakla gitmek isteyen bir yolcu uçakla kaç km yol gidecektir?
A-400  B- 287  C-328  D-135
 
3. 5 sınıftan oluşan bir okulun 1/6 ü birinci Sınıf ,1/9 u ikinci sınıf, 2/6 sı üçüncü sınıf, 5/18 i ise 4 sınıf ve geri kalanı 5. Sınıftır. Bu okulda beşinci sınıfa giden öğrenci sayısı 24 olduğuna göre okul mevcudu kaç kişidir?
A-12 B- 192 C-216 D-84
 
4. 3/5 ile 1/10 nun toplamı 56 eden sayının kendisi kaçtır?
A-70 B- 80 C-60 D- 90
 
5. Ali ile Meltem akılda tutulan sayıyı bulma oyunu oynuyorlar. Ali aklımda tuttuğum sayının 4/6 sının 1/2 si 32 diyor. Meltem Alinin aklında tutuğu sayıyı hangi işlemle bulabilir?
A- 4/6 ile ½ yi toplar, sonucu 32 ye böler.
B- 4/6 dan ½ yi çıkarır.
C- 4/6 ile ½ yi çarpar, 32 yi çıkan sonucun payına böler ve bölümü 12 ile çarpar.
D- 4/6 ile ½ yi çarpar çıkan sonucun paydasını 32 ile böler, bölüm sonucunu pay ile çarpar.
 
6. Bir satıcı elindeki malların 2/8 ini 1. Gün, 1/ 16 sını ikinci gün satmıştır. Satıcının elinde malların kaçta kaçı kalmıştır?
A- 5/16   B- 2/16   C- 4/8   D- 11/16
 
7. Harçlığının 3/7 sinin 2/5 ini harcayan öğrenci harçlığının kaçta kaçını harcamıştır?
A- 6/35   B- 29/35   C- 25/30   D- 7/35
 
8. Bir yolcu treni 180 yolcu ile hareket etmiştir. Tren 1. gara geldiğinde yolcuların ¼ ünü, 2. gara geldiğinde ise yolcuların 5/12 sini indirmiştir. Tren yolculuğunu kaç yolcu ile tamamlamıştır?
A-60   B-120   C-45   D-240
 
9. Çalışkan ve israfı sevmeyen bir öğrenci almış olduğu çizgili defterinin 2/3 ünü Türkçe dersi için, geri kalanını ise sosyal bilgiler dersi için kullanmaktadır. Öğrenci sosyal bilgiler dersi için defterin kaçta kaçını ayırmıştır?
A-3/3   B-1/6   C-1/3   D-1/4 

10. Bir boyacı evin 1/8 ini açık maviye, 1/ 2 sini bej rengine, geriye kalanını ise krem rengine boyuyor. Boyacı evin ne kadarını krem rengine boyamıştır?
A-2/ 8   B- 5/ 8   C- 3/8   D- 2/4 

11. Aşağıdaki problemlerden hangisinde kesirlerde çarpma işlemini kullanmayız?
A- 2/4 ün 1 / 2 si 6 eden sayı kaçtır?
B- 
Bir ton kömürün 2 / 5 ini Kasım ve Aralık ayında, 1/6 sını ocak ayında yakan bir ailenin şubatta yakmak için kaç kg kömürü kalmıştır?
C- Tarlasının 5/9 unun ¾ ünü buğday eken çiftçi tarlasının ne kadarını buğday ekmiştir?
D- 10 TL harçlığının 4/5 inin 1/ 3 ü ile simit alan öğrenci, simide kaç TL ödemiştir?



Cevap Anahtarı: 1.A 2.C 3.C 4.B 5.C 6.D 7.A 8.A 9.C 10.C 11.B

9 Mart 2014 Pazar

TOPLUMSAL İHTİYAÇLARIMIZ
Toplum: Aynı toprak parçası üzerinde bir arada yaşayan ve temel çıkarlarını sağlamak için iş birliği yapan insanların tümüdür.

İnsan toplum içinde doğar, yaşar ve büyür.Bu esnada bebekliğimizden yaşlılığımıza kadar bir çok şeye ihtiyaç duyarız.Bunlardan bazılarını kendimiz tek başımıza karşılayabiliriz. Ama bazılarını başkalarından yarım alarak karşılayabiliriz.İnsan için bu bir zorunluluktur. Çünkü insan dayanışma ve yardımlaşma içinde olmak zorundadır

Yalnızca insanlarla bir araya gelerek giderebileceğimiz ihtiyaçlarımıza temel ihtiyaçlardenir. Temel ihtiyaçlar insan yaşamı için son derece gerekli olan, olmadığında sıkıntısı çekilen şeylerdir.
İnsanların, yaşamlarını daha iyi sürdürebilmesi, bazı temel ihtiyaçların karşılanmasına bağlıdır. Bu temel ihtiyaçlar:
Beslenme,   Sağlık,
Giyinme,     Eğitim,
Barınma,    Adalet,
Güvenlik,    Yaşanabilir bir çevredir.

Bu temel ihtiyaçlarımız aynı zamanda en doğal haklarımızdır.
Temel ihtiyaçlarımız dışında eğitim, sağlık, güvenlik, ulaşım gibi toplumsal yaşamdan doğan ihtiyaçlarımız da vardır.Ayrıca karşılandığında mutluluk duyacağımız sosyal ihtiyaçlarımız da vardır. Dinlenme, eğlenme, gezme, kitap okuma gibi...

İhtiyaçlarımızı tek başımıza karşılayamayız. Bunun için insanların yardımlaşması ve iş bölümü yapması gerekmektedir.Bu durum çeşitli mesleklerin ve bu mesleklere sahip insanların çalıştığı kuruluşların ortaya çıkmasına neden olmuştur.

Günümüzde toplumun temel ihtiyaçlarını devlet (resmi) ve sivil toplum kuruluşları birlikte karşılamaktadırlar. Toplumun temel ihtiyaçlarını karşılamak öncelikle devletin görevidir.
Yüzey Şekilleri
Yeryüzünde her yerin aynı yükseklikte olmadığını görürüz. Bu farklılığın nedeni yeryüzü şekilleridir. Dağlar, tepeler, ovalar vb. yeryüzü şekilleridir. Yeryüzündeki bütün yükseklikler deniz seviyesine göre hesaplanır. Deniz seviyesi sıfır metre olarak kabul edilir.


Yurdumuzun kabartma haritası incelendiğinde yeryüzü şekillerinin çeşitli olduğu görülür.
  
Yeryüzü şekillerini kısaca inceleyelim:

Dağ: Çevresine göre yüksek olan yeryüzü şekilleridir. Kimi dağlar bulunduğu yerde tek başına yükselirler. Bu dağlara tek dağlar denir. Bazı dağlar ise sıralar hâlinde uzanırlar. Bu dağlara da sıradağlar denir.
Yurdumuz dağlık bir ülkedir. Dağların önemli bir kısmı genç ve yüksektir. Yurdumuzda yükseklik batıdan doğuya doğru artar. iç ve Doğu Anadolu'da sönmüş volkanlar vardır.
Ülkemizde Akdeniz ve Karadeniz bölgelerinde dağlar kıyıya paralel olarak, Ege Bölgesi'nde de kıyıya dik olarak uzanır.

Geçit: Dağlık bölgelerde ulaşım oldukça zordur. Dağlık alanlarda ulaşıma imkân veren bölümlere geçit denir.

Ova: Çevresine göre alçakta kalmış ve vadilerle derin yarılmamış düzlüklerdir. Bu yerlerde akarsular, derin vadiler açmadan yüzeyden akar. Yurdumuzda çoğunlukla kıyı ovaları olduğu gibi, iç kısımlarda yüksekte olan ovalar da vardır.

Plato: Çevresine göre yüksekte kalmış ve derin akarsu vadileri ile yarılmış düzlüklerdir.
Yurdumuzun iç ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri geniş platolarla kaplıdır.

Körfez: Denizlerin karaların içine doğru uzanmış durumudur.

Akarsu: Yağmurların, eriyen kar sularının ve kaynaklarda oluşan suların hemen hemen hepsi yeryüzünde eğim boyunca akar. Bu sular bir yatakta akmaya devam eder ve akarsuları oluşturur. Akarsuların bir kısmı denizlere, bir kısmı göllere dökülür. Bir kısmı ise buharlaşarak kaybolur veya bir bataklıkta sona erer.
Yurdumuzun akarsuları hızlı akışlıdır. Baraj yapmaya elverişlidir. Suları bazen çok, bazen az aktığı ve eğim fazla olduğu için akarsularımızda taşımacılık yapılamaz.

Boyları kısa, suları az olan akarsulara dere denir. Derelerin birleşmesiyle çaylar,çayların birleşmesiyle ırmaklar (nehirler) oluşur.

Delta: Denize birkaç ağızla ulaşan bazı akarsuların kıyıda ve denizde oluşturduğu üçgen veya çatal biçiminde alanlar.

Göl: Yeryüzündeki çukurların bazılarında sular birikir ve gölleri oluşturur. Meydana gelen bu göllerin bazılarının suyu tatlı, bazılarının tuzlu ve bazılarınınki sodalı veya acıdır.
Su taşkınlarını önlemek, elektrik santralleri kurmak ve sulama yapmak amacıyla akarsular üzerinde barajlar yapılmıştır. Barajların gerisinde çukurluklarda su birikir. Buna baraj gölü denir.

Coğrafi bölge, taşıdığı belirli coğrafi özellikleriyle etrafından ayrılan, ancak kendi sınırları içinde benzerlik gösteren en büyük coğrafi birimdir. Her coğrafi bölge kendine özgü yeryüzü şekillerine sahipt
BULUŞLAR VE TEKNOLOJİK GELİŞMELER
Mucit; yeni bir buluş ortaya koyan, icat eden kişiye mucit denir.

Buluş(İcat), bir şeyi ilk kez ortaya koymaya veya icat edilmeye denir.

Buluşlar, insanoğlunun ihtiyaçlarını karşılama ve karşılaştığı problemleri çözme gayret ve merakından doğmaktadır. Bununla beraber, planlı ve sürekli bir çalışma gerekmektedir. Buluşlar ve icatlar insan yaşamını kolaylaştırır ve değiştirir.

Teknoloji bilimsel bilgilerden yararlanarak insan oğlunun ihtiyaçlarına uygun alet ve araçların yapılması ya da üretilmesi için gerekli bilgi ve yetenektir.

Bilim ve teknoloji arasında sıkı bir ilişki vardır. Buluşlar, teknolojik gelişmeler sayesinde zamanla gelişmiş ve işlevleri artmıştır.

Buluşların çok azı tesadüf sonucu ya da aniden ortaya çıkmıştır. Buluşların ortaya çıkması için insan oğlunun belli bir bilimsel ve teknolojik birikime sahip olması gerekmiştir. Günümüzde buluşların çoğu, daha önce yapılan çalışmaların, birikimlerin ve aletlerin geliştirilmesinin bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır.